19 Mart 2013 Salı

KELEBEĞİN RÜYASI

Bir film seçimi yapmadan sinemaya gittik. Filmler arasında ne var ne yok diye bakınırken birden hadi "Kelebeğin Rüyası" olsun diye biletlerimizi aldık. Malum son günlerin en favori filmi. Medya tarafından epey sükse yaptığı için de konusunu az çok biliyoruz. Önemli olan detayları izleyerek filmi bütünleştirebilmekti.



Yılmaz Erdoğan'ın yazıp yönettiği şiirsel hayatı konu alan bir dramı anlatıyor. Başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat'ın paylaştığı film, 2. DÜnya Savaşı döneminde Zonguldak'ta yaşayan ve genç yaşta veremden ölen şairler Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu'nun yaşam öyküleri üzerine kurulu. O dönemde şairlerin edebiyat öğretmeni olan Behçet Necati(gil)'i ise Yılmaz Erdoğan canlandırmıştır.


Diğer oyuncu kadrosunda ise Belçim Bilgin Erdoğan, Farah Zeynep Abdullah, Ahmet Mümtaz Taylan gibi önemli isimler yer alıyor. 




Zonguldak'ta yaşayan, iki genç şair Rüştü Onur (Mert Fırat) ve Muzaffer Tayyip Uslu (Kıvanç Tatlıtuğ), yeni yeni modernleşen bu madenci kentinde memuriyet hayatlarını sürdürürken; bir yandan da sanatla, edebiyatla ve en çok da şiirle iç içe yaşamaktadırlar. Şairliğe ve sanatta bakışın daha oluşmadığı toplumda şiir ile uğraşan bu iki veremli genç, toplum her kesimine şiiri sevdirmeye çalışmaktadırlar. Belediye Başkanı'nın kızı Suzan Özsöy (Belçim Bilgin)'un Zonguldak'a geri gelmesiyle Rüştü ve Muzaffer'in şiire olan inancı daha da artar. Muzaffer, Suzan'a aşık olur. Henüz lise öğrencisi olan Suzan, ailesinin istememesine rağmen iki gençle yakın arkadaş olur. Fakat 1940'lı yılların vebası olan verem, iki genç insanın da sağlığını git gide tehdit etmektedir.  Öğretmenleri Behçet Necati'nin de yardımıyla tedavileri için Heybeliada Sanatoryumu'na giderler. Böylelikle hayat mücadelelerine yeni bir soluk gelir.


Çekimleri Zonguldak, Ereğli, Heybeliada ve İstanbul'da gerçekleştirilmiş. 

İnsan olarak acıyı, üzüntüyü dizilerde, filmlerde izlemeyi çok seviyoruz. Ama bu acıların, dramların da bir ayarı olmalı. Film baştan sona dramlar üzerine kurulduğundan sinema salonunda ağlayanların olmasını son derece normal karşılıyorum. Önümde, arkamda hıçkırık sesleri içerisinde bir film seyrettim. Genel anlamda güzel bir filmdi diyebilirim. Bir müddet sonra filmden etkilenip o ağlayanlar kervanına ben de dahil oldum. "Acıklı filmler pek bana göre değil" bu sözü her dram filmi izledikten sonra söylüyorum. Ama nafile izlemeye devam... Durup düşünüyorum. Keşke film daha farklı bitseydi diye de eleştirmeden geçemiyorum.

İzlemenizi tavsiye ederim. Kaliteli, etkileyici, düşündürücü, güzel bir yapım.
İyi seyirler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder