İlkbaharın gelişi farklı coğrafyalarda
farklı şekillerde kutlanılır. Bugün size bin yıllık bir pagan geleneğinden bahsedeceğim.
Birçok Balkan ülkesinde özellikle de Bulgaristan’da her yıl 1 Mart’ta kutlanan
yerel adıyla “Çestita Baba Marta”
diye bilinen bir gün vardır. Türkçesi Mart Nine Bayramı.
Bugünde herkes yakınlarına,
arkadaşlarına Martenitsa adı
verilen kırmızı ve beyaz renkte ipliklerle yapılan semboller hediye ediyorlar. Mart Nine diye bilinen ise
doğa ananın ta kendisidir aslında. Kıştan çıkıp, ilkbaharın renkleriyle
canlanan doğa, güneşin de yüzünü göstermesiyle bu iki rengi sembolize etmiştir.
Beyaz renk karı, kırmızı renk ise güneşi simgeler. Kimine göre beyaz renk uzun
ömür, kırmızı renk ise sağlık ve güçtür.
Martenitsalar bilezik, kolye, iğneli
bir süs olarak tasarlanıyor ve mart ayı boyunca ta ki leylek görene dek üzerlerinde
taşımak gerekiyor. Neden mi leylek? Çünkü leylekler baharın gelişini müjdeler.
Bu sembolleri taşıma amaçları ise yıl boyu bolluk, bereket, sağlık, nazardan
korunma, mutlu bir geçim dileği esasında. İnsan üzerinde taşındığı gibi, dilek
dileyerek bir ağaca da asılabiliyor.
Martenitsa renklerinin kırmızı ve beyaz olmasıyla ilgili çeşitli rivayetler
var...
Bir hikayeye göre; Nuh Tufanı esnasında kara parçasını gördüğünü haber
vermeye gelen beyaz güvercin beyaz bir ip taşıyor gagasının ucunda. Fakat
güvercin yaralanınca birkaç damla kan ipe akıyor.
Farklı bir hikayede ise; kış aylarında zamanın birinde, Bulgar
erkekleri savaşa giderler. Erkeklere savaş ile ilgili bilgi vermek amacıyla
"Savaşı kazanırsanız bir kuşun ayağına beyaz, eğer savaşı kaybederseniz
siyah bir bez parçası bağlayın" derler. Savaşa giden Bulgar erkekleri savaşı
kazanırlar ve bir kuşun ayağına kanlı bir beyaz bez parçası bağlarlar. Bunu
görenler, savaşı kazandıklarını ama çok kan kaybettiklerini anlarlar.
Daha yaygın bir rivayete göre ise Martenitsa, Kubrat
Han Efsanesi’ne dayanmaktadır. Kubrat Han M.S. yedinci yüzyılda yaşamış bir
Bulgar hükümdarıdır. Beş oğlu bir de kızı vardır. Bir gün oğlanlar kız
kardeşleri Houba ile birlikte avlanmaya giderler. Tuna nehrinin kıyısında gümüş
rengi bir geyik görürler. Şaşkınlıkla geyiği izler ve ok atmaya cesaret
edemezken geyik birden karşı kıyıya geçer ve kardeşlere de nehrin en sığ yerini
göstermiş olur. Bu sırada bir kuş uçar, ölüm döşeğindeki babalarının haberini
getirir. Kardeşler hemen geri dönerler, babaları ölüm döşeğinde Bulgar
kabileleri arasındaki bağları korumalarını vasiyet eder. Bayan, Kotrag,
Asparoukh, Kuber ve Altsek adındaki oğullar babalarına yemin ederler. Ancak
Hazarlar’ın saldırısına karşı koyamaz ve kendilerine yeni topraklar aramak
üzere yola çıkarlar. Hazar Kağanı, kız kardeşleri Houba’yı esir almıştır ve
oğlanlardan Bayan da Houba ile kalmıştır. Büyük kardeşler kendilerine özgür bir
ülke bulduklarında bir kartalın bileğine altından ip bağlar, Bayan ile Houba’ya
gönderir. Bu işareti gören kardeşler kaçmaya karar verir, Tuna nehri kıyısında
gümüş rengi geyiğin gösterdiği sığ yer gelir akıllarına, karşıya geçerken Bayan
vurulur. Houba da kendilerine eşlik eden kartalın ayağına Bayan’ın kanıyla
kırmızıya boyanmış bir ip bağlar ve kardeşlerine gönderir. Kardeşleri ülkenin
kapılarını Houba’ya ve kollarında can veren Bayan’a açar. O günden sonra
askerlerinin kıyafetlerini kırmızı-beyaz iplerle süsler. Bu rivayette gerçeklik
payı olabilir. Çünkü günümüzde de Bulgaristan’da askeri tören kıyafetleri
kırmızı beyazdır.
Rivayetler
her ne olursa olsun Baharın gelişi çok güzel bir duygudur. Herkese iyi baharlar diliyorum.
Sevgiler.
Not: Rivayetler konusundaki yardımlarından dolayı İzmir'den "Nigar"a teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder