1 Mart 2013 Cuma

ÇESTİTA BABA MARTA

İlkbaharın gelişi farklı coğrafyalarda farklı şekillerde kutlanılır. Bugün size bin yıllık bir pagan geleneğinden bahsedeceğim. Birçok Balkan ülkesinde özellikle de Bulgaristan’da her yıl 1 Mart’ta kutlanan yerel adıyla “Çestita Baba Marta” diye bilinen bir gün vardır. Türkçesi Mart Nine Bayramı.

Bugünde herkes yakınlarına, arkadaşlarına Martenitsa adı verilen kırmızı ve beyaz renkte ipliklerle yapılan semboller hediye ediyorlar. Mart Nine diye bilinen ise doğa ananın ta kendisidir aslında. Kıştan çıkıp, ilkbaharın renkleriyle canlanan doğa, güneşin de yüzünü göstermesiyle bu iki rengi sembolize etmiştir. Beyaz renk karı, kırmızı renk ise güneşi simgeler. Kimine göre beyaz renk uzun ömür, kırmızı renk ise sağlık ve güçtür. 

Martenitsalar bilezik, kolye, iğneli bir süs olarak tasarlanıyor ve mart ayı boyunca ta ki leylek görene dek üzerlerinde taşımak gerekiyor. Neden mi leylek? Çünkü leylekler baharın gelişini müjdeler. Bu sembolleri taşıma amaçları ise yıl boyu bolluk, bereket, sağlık, nazardan korunma, mutlu bir geçim dileği esasında. İnsan üzerinde taşındığı gibi, dilek dileyerek bir ağaca da asılabiliyor. 






Martenitsa renklerinin kırmızı ve beyaz olmasıyla ilgili çeşitli rivayetler var...

Bir hikayeye göre; Nuh Tufanı esnasında kara parçasını gördüğünü haber vermeye gelen beyaz güvercin beyaz bir ip taşıyor gagasının ucunda. Fakat güvercin yaralanınca birkaç damla kan ipe akıyor.

Farklı bir hikayede ise; kış aylarında zamanın birinde, Bulgar erkekleri savaşa giderler. Erkeklere savaş ile ilgili bilgi vermek amacıyla "Savaşı kazanırsanız bir kuşun ayağına beyaz, eğer savaşı kaybederseniz siyah bir bez parçası bağlayın" derler. Savaşa giden Bulgar erkekleri savaşı kazanırlar ve bir kuşun ayağına kanlı bir beyaz bez parçası bağlarlar. Bunu görenler, savaşı kazandıklarını ama çok kan kaybettiklerini anlarlar.


Daha yaygın bir rivayete göre ise Martenitsa, Kubrat Han Efsanesi’ne dayanmaktadır. Kubrat Han M.S. yedinci yüzyılda yaşamış bir Bulgar hükümdarıdır. Beş oğlu bir de kızı vardır. Bir gün oğlanlar kız kardeşleri Houba ile birlikte avlanmaya giderler. Tuna nehrinin kıyısında gümüş rengi bir geyik görürler. Şaşkınlıkla geyiği izler ve ok atmaya cesaret edemezken geyik birden karşı kıyıya geçer ve kardeşlere de nehrin en sığ yerini göstermiş olur. Bu sırada bir kuş uçar, ölüm döşeğindeki babalarının haberini getirir. Kardeşler hemen geri dönerler, babaları ölüm döşeğinde Bulgar kabileleri arasındaki bağları korumalarını vasiyet eder. Bayan, Kotrag, Asparoukh, Kuber ve Altsek adındaki oğullar babalarına yemin ederler. Ancak Hazarlar’ın saldırısına karşı koyamaz ve kendilerine yeni topraklar aramak üzere yola çıkarlar. Hazar Kağanı, kız kardeşleri Houba’yı esir almıştır ve oğlanlardan Bayan da Houba ile kalmıştır. Büyük kardeşler kendilerine özgür bir ülke bulduklarında bir kartalın bileğine altından ip bağlar, Bayan ile Houba’ya gönderir. Bu işareti gören kardeşler kaçmaya karar verir, Tuna nehri kıyısında gümüş rengi geyiğin gösterdiği sığ yer gelir akıllarına, karşıya geçerken Bayan vurulur. Houba da kendilerine eşlik eden kartalın ayağına Bayan’ın kanıyla kırmızıya boyanmış bir ip bağlar ve kardeşlerine gönderir. Kardeşleri ülkenin kapılarını Houba’ya ve kollarında can veren Bayan’a açar. O günden sonra askerlerinin kıyafetlerini kırmızı-beyaz iplerle süsler. Bu rivayette gerçeklik payı olabilir. Çünkü günümüzde de Bulgaristan’da askeri tören kıyafetleri kırmızı beyazdır.








Rivayetler her ne olursa olsun Baharın gelişi çok güzel bir duygudur. Herkese iyi baharlar diliyorum.

Sevgiler.


Not: Rivayetler konusundaki yardımlarından dolayı İzmir'den "Nigar"a teşekkür ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder